Kategoriler
hastalıklar

Obezite nedir, neden oluşur?

Obezite nedir, neden oluşur? Obezite, vücuttaki yağ kitlesinin, yağsız kitleye oranının artması ile seyreden kronik bir hastalıktır. Vücuda besinler ile alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olmasından kaynaklanır. Günlük alınan enerjinin harcanan enerjiden fazla olması durumunda, harcanamayan enerji vücutta yağ olarak depolanmakta ve obezite oluşumuna neden olmaktadır. Obezitenin zararları nelerdir, nelere yol açabilir? Obezite, günümüzde önlenebilir ölümlerin en önemli ikinci sebebidir (birinci sebep sigara). Dünya Sağlık Örgütü (WHO) obeziteyi en riskli 10 hastalıktan biri olarak kabul etmektedir. Ülkemizde ve dünyada obezite sıklığı nedir? Dünya Sağlık Örgütü’nün 2016 verilerine göre; dünyada 18 yaş üstü 1,9 milyar kişi aşırı kilolu, 650 milyon kişi de obezdir. Yani dünya erişkin nüfusunun %39’u aşırı kilolu, %13’ü obezdir. Ülkemizde yapılan çalışmalarda kadınların % 20,9’unun obez olduğu görülmektedir. Erkeklerde ise bu oran yüzde 13,7’dir. Toplamda Türkiye’de obezite oranı %17’dir. Obezite sadece erişkinlerin problemi değildir. Çocuklarda ve ergenlerde obezite oranı 1975 yılında %4 iken, 2016 yılında %18’e yükselmiştir. 2018 yılında dünyada 5 yaş altında 40 milyon çocuk aşırı kilolu ve obezdir. Obezite teşhisi nasıl konur, beden kitle indeksi nedir? Obeziteyi belirlemek için, Beden Kitle İndeksi (BKİ, VKİ, BMI) hesaplanır. BKİ boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının tahmin edilmesinde kullanılmakta, vücutta yağ dağılımı hakkında bilgi vermemektedir.  BKİ, bireyin vücut ağırlığının, boy uzunluğunun karesine bölünmesiyle hesaplanır. BKİ=kg/m2 Erişkinler için, Dünya Sağlık Örgütü, BKİ değerlerine göre sınıflandırma yapmıştır: 18,49 altında                                      Zayıf                            18,5 ile 24,9 arasında                        Normal                                               25 ile 29,9 arasında                           Kilolu   30 ila 39,9 arasında                           Şişman (obez)                        40’ın üstünde                                     Aşırı şişman (morbid obez) Örneğin: 157 santimetre = 1.57 metre boyunda ve 66 kilogram birinin beden kitle indeksi 66                        66                 =                           = 26.8    à     Kilolu      1.57 x 1.57               2.46 Çocuklar için ise yaş ve cinse göre hazırlanan BKİ persentil eğrileri kullanılır: Ayrıca kullanılan diğer tanı yöntemleri, yaşa göre vücut ağırlığı, boya göre ağırlık, deri kıvrım kalınlığının ölçümü ve içerdiği yağ bakımından vücut kompozisyonudur. Obezite için risk faktörleri nelerdir? Obezitenin en önemli risk faktörleri şunlardır: Kalıtsal olarak da geçebilen obezite özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde hızla yayılmaktadır. Obezite tedavi edilebilir mi? Evet, tedavi edilebilir. Fakat öncelikle obezite oluşmadan korunma daha önemlidir ve bu konudaki bilinç çocukluk çağında başlamalıdır. Bu nedenle aile, okul ve çevre, yeterli ve dengeli beslenme ve fiziksel aktivite konularında bilgilendirilmelidir. Obezite tedavisinde amaç, gerçekçi bir vücut ağırlığı kaybı hedeflenerek, obeziteyle ilişkili hastalık ve ölüm risklerini azaltmak, bireye yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırmak ve yaşam kalitesini yükseltmektir. Obezite tedavisinde kullanılan yöntemler: Vücut ağırlığının 6 ayda %10 azalması, obezitenin yol açtığı sağlık sorunlarının önlenmesinde önemli yarar sağlar. Kaynaklar:

Kategoriler
hastalıklar

Hipertansiyon nedir?

Hipertansiyon nedir? Tansiyon ya da kan basıncı, kalbin kanı pompalarken damar cidarında oluşturduğu basınçtır ve mm Hg (milimetre cıva) olarak ifade edilir. Bu basıncın istenilen değerlerin üzerinde olması yüksek kan basıncı (yüksek tansiyon/ hipertansiyon) olarak tanımlanır. Kan basıncı ne demektir? Normal değeri nedir? Kan basıncı, kalbin kanı pompalarken oluşturduğu basınç (büyük tansiyon, sistolik) ve kalbin kan pompalamaya ara verdiği dönemdeki basınç (küçük tansiyon, diastolik) olarak iki farklı değerden oluşur. Normal kan basıncı: Büyük tansiyon için en çok 130 mm Hg, küçük tansiyon için ise en çok 85 mm Hg. Sınırda normal değerler: Büyük kan basıncı için 130-139 mm Hg, küçük kan basıncı için ise 85-89 mm Hg’dır. Hipertansiyon: Büyük kan basıncı için 140 mm Hg, küçük kan basıncı için ise 90 mm Hg’dır. Hipertansiyonun zararları nelerdir? Yüksek tansiyon, en sık görülen kronik hastalıklardan biridir ve küresel bir halk sağlığı sorunudur. Dünya çapında her 4 erkekten 1’inde ve her 5 kadından 1’inde, rakamsal olarak bir milyardan fazla insanda hipertansiyon mevcuttur. Hastaların %50’si durumlarından tamamen habersizdir. Bu nedenle düzenli olarak kan basıncı ölçümleri yapılmalıdır. Yüksek tansiyon, kalp krizi, kalp yetmezliği, felç, böbrek yetmezliği, beyin kanaması, görme kaybı, tüm damarlarda daralmalara neden olabilir ve erken ölüm ile ilişkilidir. Yüksek kan basıncı değerleri normal sınırlarda tutulursa, sebep olduğu birçok hastalıktan kişi korunmuş olur. Hipertansiyon nasıl şikayetlere ve belirtilere yol açar? Hipertansiyonu olan birçok insan bir sorun olduğunun farkında olmayabilir. Sabah erken baş ağrısı, burun kanaması, düzensiz kalp ritmi, görme değişiklikleri ve kulaklarda uğultu yüksek tansiyonun belirtileri olabilir. Daha şiddetli formlarda yorgunluk, bulantı, kusma, baygınlık, yüksek kaygı, göğüs ağrısı ve kas kasılmaları görülebilir. Tedavi edilmezse, hipertansiyon kalıcı göğüs ağrısı (anjina olarak da adlandırılır), kalp krizi, kalp yetmezliği ve ani ölüme yol açabilecek düzensiz bir kalp atışına neden olabilir. Hipertansiyon sebepleri nelerdir? Hipertansiyonda %90-95 altta yatan bir sebep bulunamaz, bu duna primer tansiyon denir. Altta yatan, böbrek hastalığı, hormonal bir hastalık gibi bilinen bir sebebe bağlı artan tansiyona da ikincil hipertansiyon denir. Tansiyonun yükselmesinde genetik faktörler ve çevresel faktörler etkilidir. Genetik faktörler: Birinci derece akrabalarda yüksek tansiyon olan kişilerde görülme riski yüksektir. Çevresel faktörler: Sigara kullanımı, kötü beslenme, aşırı kilolu veya obez olma, hareketsiz yaşam ve stresli hayat yüksek tansiyona sebep olabilecek çevresel sebeplerdir. Hipertansiyon tedavi edilebilir mi? Evet edilebilir. Yaşam tarzı değişikliği ve ilaç tedavileri uygulanmaktadır. Uzman bir hekim tarafından öncelikle tüm sağlık durumunun değerlendirilmesi önemlidir. Kişinin tansiyon yüksekliğine sebep olabilecek böbrek hastalıkları veya hormon hastalıkları gibi bir hastalığı varsa, sebep olan hastalığın tedavisi ile tansiyonu normale dönebilir ve ömür boyu ilaç kullanmak zorunda kalmaz.  Yaşam tarzı değişikliği önemlidir, kişi çevresel faktörlerini iyileştirilebilir ise tansiyonu normale dönebilir. Yüksek tansiyondan korunmak ve yan etki olasılığını en aza indirmek için beş temel yaşam tarzı değişikliği önerilmektedir. Sağlıklı diyet Fiziksel aktivite Kilo kontrolü Tütün kullanımını bırakma Stresi azaltmak Kan basıncı normale dönünce yüksek tansiyon tedavisi kesilebilir mi? Hayır. Yüksek tansiyonun tedavisi ömür boyu devam eder. Tedavi ile kontrol altına alınmış tansiyon, ilaç kesildiği anda tekrar yükselir. Bunun için düzenli hekim kontrolü ve takibi önemlidir. Kaynaklar

Kategoriler
kadın ve erkek sağl

Preeklampsi ve eklampsi nedir?

Preeklampsi ve eklampsi nedir? Preeklampsi  gebelik döneminde ortaya çıkan, tansiyon (kan basıncı) yüksekliği ile seyreden durumdur. Gebeliğin 20. haftasından sonra ortaya çıkan tansiyon yüksekliği ve idrarda protein (albümin) kaybı ile tanı konur. Gebeliğin 20. haftasından önce nadiren görülebilir, en sık 34. haftadan sonra ortaya çıkar. Yüksek tansiyon denmesi için büyük tansiyonun 140 mm Hg (civa), küçük tansiyonun 90mm Hg  ve üstünde olması, 4 saat aralıklar ile yapılan en az 2 ölçümde görülmesi önemlidir. Yüksek tansiyon ile birlikte idrarla albümin kaybı da (albüminüri) başlar. Albüminüri olmadan sadece yüksek tansiyonun varlığı, preeklampsi olarak kabul edilmez, bu durum gebelikte görülen yüksek tansiyon olarak değerlendirilir. Rutin takiplerin yapıldığı hamileliklerde preeklampsi kolayca tespit edilebilir. Preeklampsi neden ortaya çıkar? Preeklampsinin nedeni bilinmemektedir. Bununla birlikte, plasentanın preeklampside önemli bir rol oynadığına dair genel bir kanı mevcuttur. Nedeni bilinmemekle birlikte ortaya çıkmasında önemli risk faktörleri mevcuttur. Preeklampsi için risk faktörleri nelerdir? Preeklampsi, her 100 gebeden ortalama 6’sında görülmektedir. Preeklampsi en çok ilk gebeliklerde ortaya çıkar. Daha çok gebeliğin sonuna doğru görülmekle birlikte her zaman görülebilir. Preeklampsi kimlerde daha fazla görülür? daha sık görülür. Fakat bu risk faktörleri olmayan gebelerde de görülebilir. Preeklampsi’de hangi şikayetler ortaya çıkar, bulgular nelerdir? Preeklampsi yavaş yavaş gelişebilir veya birkaç saat içinde alevlenerek aniden de ortaya çıkabilir, şikayetler haftalarca veya aylarca tespit edilmemiş de olabilir. Bazı kişilerde hiçbir şikayet olmayabilir, özellikle hafif vakalarda anne adayı, düzenli tansiyon ölçümü ve takip yapılmıyorsa fark etmeyebilir. Tahlillerde idrarda protein varlığı, kan tahlilinde pıhtılaşma hücrelerinde azalma, böbrek ve karaciğer fonksiyonlarında bozulma görülebilir. Düzenli takip yapılmayan ve hızlı ilerleyen durumlarda preeklampsi tanısı konmadan, annenin ve bebeğin sağlığını tehdit eden ciddi sağlık problemi olan eklampsi ortaya çıkabilir.  Eklampsi nedir? Preeklampsinin şiddetinin artması ile ortaya çıkan kötü seyirli durumdur. Anne adayının sağlığını ciddi şekilde etkileyen epileptik nöbet, bilinç kaybı ve komaya neden olabilen klinik tablodur. Preeklampsi tanısı konduktan sonra neler yapılır? Anne adayı ve bebeğin yakın takibi çok önemlidir. Her ikisi de hayati tehlike açısından dikkatle izlenir. Preeklampsinin şiddetine göre hastaneye yatırılarak anne adayının genel sağlık durumu ve organ fonksiyonları ile bebeğin sağlık durumu değerlendirilir ve takip altına alınır. Annenin sağlığı ön planda tutularak, bebeğin sağlıklı olma ve hayatta kalma şansını artırmak için hamileliği uzatabilecek ilaçlar ve tedaviler uygulanır. Takip, tedavi ve gereken durumlarda erken doğumun yaptırılması kararları uzman hekimlerin değerlendirilmesi ile alınır. Preeklampsinin kesin tedavisi doğumla başlar. Doğum sonrası da annenin en az 6 ay takibi önemlidir. Referanslar: https://www.nhs.uk/conditions/pre-eclampsia/ erişim tarihi:01.06.2020 https://www.mayoclinic.org/diseases-conditions/preeclampsia/symptoms-causes/syc-20355745 Erişim tarihi: 01.06.2020 https://www.health.harvard.edu/a_to_z/preeclampsia-and-eclampsia-a-to-z Erişim tarihi: 01.06.2020 https://www.preeclampsia.org/faqs Erişim tarihi: 01.06.2020

Kategoriler
çocuk sağlığı

Ergen sağlığı

Ergen Sağlığı Ergenlik dönemi çocukluk çağı ile yetişkinlik çağı arasındaki dönemidir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 10-19 yaş grubu “Ergen (Adolesan)” yaş grubu, 15-24 yaş grubu ise “Genç” yaş grubu olarak tanımlanmaktadır. Ergenlik ve gençlik dönemlerine ait yaşların kesişmesi nedeniyle de 10- 24 yaş grubu “Genç İnsanlar” olarak değerlendirilmektedir.   10- 19 yaş arasındaki ergenlik dönemi üçe ayrılmaktadır. Erken ergenlik dönemi 10-13 yaş, orta ergenlik dönemi 14-16 yaş ,geç ergenlik dönemi 17-19 yaşları kapsar. Ergenlik döneminde fiziksel, ruhsal, biyokimyasal, sosyal ve zihinsel anlamda büyük değişimler yaşanır. Çocukluktan ergenliğe uzanan bu yolda ailenin ve çocuğun çözmesi gereken en önemli konu ergenin kimlik bilincinin oluşmasıdır. Ben kimim sorusunun cevabını bulmak en önemli konudur. Ergenlik dönemi, çocuk olmaya özgü davranış ve tutumların  yetişkin davranış ve tutumlarına dönüştüğü, cinsiyet kimliğinin ve yetilerinin kazanıldığı, erişkin olmanın psikolojik ve somatik alt yapısının hazırlandığı dönemdir. Ergenliğe giriş yaşı yaşanan ortam, ırk, cinsiyet, sosy            oekonomik şartlar, genetik yapıya göre değişimler gösterebilir. Ergenlerde cinsel gelişim ve büyüme atağı başladıktan sonra yılda en az bir kez yapılacak kontrollerde boy uzunluğunun, vücut ağırlığı artışının ve cinsel gelişiminin değerlendirilmesi uygundur. Erkek ya da kızlarda fiziksel büyüme ve cinsel gelişmenin değerlendirilmesi sırasında psikososyal yapının değerlendirilmesi de yapılmalıdır (bk. Ergenlerde Psikososyal Gelişme konusu).  Ergenlik döneminde sağlığın korunması ve geliştirilmesi için sağlıklı ergenin takibi son derece önemlidir. Ergenlik belirtileri nelerdir? Ergenliğe geçiş cinsler arasında da farklılıklar gösterir. Kızlar genel olarak ergenliğe erkeklerden daha erken yaşta girerler. Ergenlik dönemi genellikle kızlarda 10-12, erkeklerde ise 11-14 yaşlar arasında başlamaktadır. Ergenlik dönemi kızlarda âdet kanamaları ve idrarda östrojen hormonunun görülmesiyle, erkeklerde ise gece boşalmalarının başlaması ve idrarda androjen hormonlarının görülmesiyle başlar.   Bu dönemde hem fiziksel olarak dış görünüşte değişimler, hem de psikososyal değişimler olur. Fiziksel değişim, genellikle ergenliğin başlangıç noktası olarak kabul edilir. Kızlarda öncelikle göğüs ve kalça gibi bazı bölgelerde genişleme olur, kıllanma artar, östrojen hormonu salınımı ile yumurtalıklardan yumurta üretimi ile adet döngüsü başlar.  Erkeklerde öncelikle ses çatallaşmaya başlar, vücut kilosu artar, boy uzar, kas dokusu artar ve deri yağlanır, vücut kıllanmaları artar. Erkeklik hormonunun artması ile cinsel organlar ve testisler büyür. Cinsel olarak uyarılabilme ve ereksiyon başlar ve sperm üretimi de bu dönemde başlar. Ergenlik Döneminde Psikososyal Gelişme Ergenlik dönemi hızlı bir büyüme ve gelişme sürecidir. Birçok değişimin aynı zamanda yaşandığı bir dönemdir.  Her ergen için aynı psikososyal gelişimi tanımlamak mümkün değildir.  Ergenliğin dönemlerine bağlı olarak psikososyal gelişim farklılık gösterir. Erken ergenlik döneminde, ergenler ayna karşısında uzun vakit geçirirler. Aynı cinsiyetten kişilerle yakın arkadaşlıklar kurma eğilimi fazladır. Soyut düşünebilme yeteneği gelişmeye başlar. Duygusal dalgalanmalar sık görülür. Orta ergenlik döneminde, arkadaş grupları daha fazla önem kazanır. Genellemeler yapabilir, soyut düşünebilir ve çevresel uyaranlara, düşünerek tepki verebilir, bilişsel gelişim tamamlanır.  Cinsel kimlik gelişmiştir ve karşı cinse ilgi duyma, tanımaya çalışma  önem kazanır. Anne babadan farklı birey olma ve bu durumu onlara kabul ettirme isteğinden dolayı çatışmalar çıkar.  Kendi kararlarını verebilme ve bağımsızlık isteği açıkça ifade edilir. Bağımsızlık istekleri doğrultusunda aile bireyleri ile ergen arasında  değişik tartışmalar ortaya çıkabilir. Ne yapmaları gerektiğinin söylenmesinden aşırı rahatsız olabilirler. Geç ergenlik döneminde, bu  zamana kadar kazanılmış duygular ve davranışlar harmanlanarak sentezlenir. Kimlik duygusu oluşur. Oluşan kimlik duygusu ile yakın ilişkiler kurabilme, kendine iş ve eş seçebilme gibi becerileri kazanır ve toplum içinde erişkin rollerini üstlenecek sorumluluğa sahip olarak erişkinlik dönemine geçer. Ergenlik dönemi zor geçen bir dönem olmasına rağmen, birçok ergen bu zorluklarla baş edebilir.  Ancak bazıları baş etme konusunda sıkıntı yaşayabilir, destek çok önemlidir. Ergen, erken ve orta ergenlikte destekleyici bir aile ve arkadaş grubunda bulundu ise geç ergenlik dönemini de başarı ile geçirir. Bu aşamada ailenin ergeni anlaması ve destek olması çok önemlidir. Ergenlerin bu döneme özel sağlık problemleri de olabilir. Kızlarda meme sorunları ve hastalıkları, adet döngüsü ve sorunları, erkeklerde cinsel organlarına özel sorunlar, cilt problemleri, beden yapısı değişimine bağlı duruş, omurga problemleri, eklem problemleri, beslenme ile ilgili problemler ve psikolojik problemleri olabilir. Bu konularda da ailelerin problemlerini takip etmek ve desteklemeleri ve bu problemlerini açıklıkla konuşabilecek iletişim içinde olmaları önemlidir. http://www.aep.gov.tr/wp-content/uploads/2012/10/01_01_hayatin_ilk_ceyregi.pdf

Kategoriler
çocuk sağlığı

Çocuklarda temizlik

Çocuklarda Temizlik Çocuklarda Hijyen Neden Önemlidir? Çocuklar özellikle hijyen eksikliğine bağlı gelişen ishal ve diğer pek çok hastalık için risk altındadır. Doğru bir hijyen eğitimi, çocuklarda bu tür hastalıkların ve ishale bağlı ölümlerin azaltılmasında oldukça önemli bir rol oynamaktadır. Eller Nasıl Yıkanmalıdır? El yıkama, vücut hijyeninin ayrılmaz bir parçadır. Yemeklerden önce ve sonra, dışarıda oyun veya evcil hayvanlarla oynandıktan sonra veya hasta olan biriyle temas ettikten sonra ellerin mutlaka yıkanması gerektiği çocuklara öğretilmelidir. Bu süreçlerden sonra eller aşağıdaki şekilde yıkanmalıdır: Tırnak Temizliği Nasıl Yapılmalıdır? Tırnak temizliği, kir ve mikropları barındırabilecek ve bazı enfeksiyonların yayılmasına neden olabilecek tırnakların özenle temizlenmesi ve kesilmesini ifade etmektedir. Tırnaklar kesilmeden önce, ilk etapta tırnak makası gibi aletlerin düzgün bir şekilde temizlenmesi gerekmektedir. Uzun tırnaklar kısa tırnaklardan daha fazla kir ve bakteri barındırabileceğinden, tırnaklar kısa tutulmalı ve alt kısımlar sık ​​sık sabun ve su ile temizlenmelidir. Mikropların ve tırnak enfeksiyonlarının yayılmasını önlemeye yardımcı olmak için: Saç Temizliği Nasıl Olmalıdır? Çocuklarda saçların haftada iki veya üç kez yıkanması hijyen açısından yeterlidir. Saçların çok sık yıkanması, kafa derisinin kurumasına ve böylelikle kepeklenmeye daha yatkın hale gelmesine neden olabilir. Ergenlik çağında hormonların etkisiyle çocukların saçları daha yağlı hale gelebilir. Bu dönemde saçların en azından iki günde bir yıkanması gerekli olabilir. Banyo Nasıl Yapılmalıdır? Küçük yaşlarda çocuklar banyoyu ya çok sevmekte ya da banyodan nefret etmektedir. Bazı günlerde, banyo yapmak çocuklar için eğlenceli bir oyuna çevrilebilir. Küvetin içine bir kâse ılık, sabunlu su, durulamak için ayrı bir kâse ılık su ve banyo lifi koyulur. Çocuklara vücutlarının bir kısmını temizlemeden önce banyo lifini sabunlu suya batırmaları ve sonrasında da durulama suyuna koymaları öğretilerek banyo alışkanlığı kazanmaları sağlanabilir. Ağız Sağlığı Nasıl Korunmalıdır? Temiz dişler ve diş etleri, ağız kokusu, çürükler ve kalp hastalıkları gibi ileriki yaşlarda oluşabilecek pek çok sağlık sorununu önleyebilmektedir. Çocuklarda günde en az iki kez dişlerin fırçalanması ve diş ipi kullanılması gerektiği öğretilmelidir. Çocuklar okul çağına geldiklerinde, dişlerini okulda fırçalayabilmeleri için sırt çantalarına diş fırçası kitleri koyulabilir. Referanslar: 1- Centers for Disease Control and Prevention. Handwashing: Clean Hands Save Lives. https://www.cdc.gov/handwashing/child-development.html (Erişim Tarihi: 30.04.2020). 2- Centers for Disease Control and Prevention. Keeping Hands Clean. https://www.cdc.gov/healthywater/hygiene/hand/handwashing.html (Erişim Tarihi: 30.04.2020). 3- Centers for Disease Control and Prevention. Nail Hygiene. https://www.cdc.gov/healthywater/hygiene/hand/nail_hygiene.html (Erişim Tarihi: 30.04.2020). 4- Healthline Parenthood. Hygiene Habits for Kids. https://www.healthline.com/health/hygiene-habits-kids (Erişim Tarihi: 30.04.2020).

Kategoriler
çocuk sağlığı

Çocuk sağlığı

Çocuk Sağlığı Çocukluk dönemi iki bölüme ayrılır. 3-6 yaş arası ilk çocukluk-oyun dönemi olarak, 7-11 yaş arası da ikinci çocukluk-okul dönemi olarak adlandırılır. Oyun dönemi ve okul öncesi dönemdeki çocuklar artık toplumda birey olarak yer almaktadır. Her geçen gün becerileri artmakta ve fiziksel, ruhsal, duygusal ve zihinsel olarak gelişmektedir. Bu gelişimlerin olması gereken zamanda ve olması gerektiği şekilde takibi önemlidir. Bunun için çocuğun sağlıklı gelişimi içim düzenli izlemlerinin yapılması önemlidir. 2 yaştan sonra 3 yaşa kadar bu izlemler 6 ayda bir yapılırken sonrasında yılda bir kez yapılır. Bu izlemlerde ana amaç tüm çocukların büyüme ve gelişmelerinin izlenmesi, sağlık durumlarının değerlendirilmesi, aşı ve sağlık eğitimi hizmetlerinin sunulması yer almaktadır. İlk çocukluk-oyun dönemi 3 yaşından 4’e geçiş bebeklik evresinden çıkılarak çocukluk dönemine girilmesi anlamına gelir.  İlk çocukluk-oyun dönemindeki en büyük değişim çocuğun sosyal becerileri edinmeye başlamasıdır. Bu dönemde bildiği ve alıştığı ortamlarda ebeveynlerinden uzak durabilir, diğer çocuklarla birlikte oyun oynar. Paylaşmayı ve yardımseverliği öğrenir. Bağımsız davranmaya başlar ve en önemlisi bu dönemde inatlaşır ve öfkelenebilir. Bu dönem çocuğun en fazla öğrendiği dönem olup, sıklıkla etrafındaki olay ve durumlar için ‘Bu ne? Neden? Niçin?’ sorularını en çok kullanır. Bu dönemde çocukların fiziksel ve motor gelişimleri de oldukça hızlıdır. 3 yaşında motor gelişimi de hızla devam eder. Artık rahatlıkla bisiklet kullanabilir, dengesini daha iyi sağlayabilir, parmak ucunda hareket edebilir tırmanabilir ve koşabilir.  Bu dönemde kazalar açısından çok dikkatli olunması gerekir. Çatal, kaşık kullanımı rahattır, tuvalet konusunda daha tutarlıdır, hikayeler anlatıp, şaka yapabilir, oldukça karışık cümleler kurmaya başlar. 4 yaş çocuğu, arkadaş seçmeye başlar, kendi hakkının ve başkalarının haklarının farkındadır ve kurallara uyabilmeye başlar, beklemeyi öğrenir. Artık neden sonuç ilişkisi kurabilmeye başlamıştır. Bağımsızlığına düşkün olur, nedenli niçin’li sorular bu dönemde de tüm hızıyla devam eder. Konuşması akıcı olur, hayaller ve hikayeler uydurmaya başlar, ezberleme yeteneği gelişmeye başlar. Özbakım becerileri bu yaştan sonra iyice gelişir. El becerileri de arttığı için kendisi giyinip soyunmaktan hoşlanır, ayakkabılarını bağlayabilir, dişlerini fırçalayabilir. Odasının sorumluğunu almaya başlar, eşyalarını toplayabilir. 5 yaş çocuğu, daha olgundur ve daha fazla sorumluluk alabilir. Çabuk karar verir hale gelir, sosyal ilişkileri artar, güven duygusu gelişmiştir, hafızası güçlüdür, kas hakimiyeti de güçlenmiştir. Sözlenenleri dinler, tartar, inandıklarını uygular. İlk çocukluk-oyun döneminde çocuğun fiziksel olarak büyümesi yavaşlar, dolayısı ile dengeli beslenmesi önemlidir. Bu dönemde ailenin tüm gelişimlerini yakından takip edip, sağlığını ve güvenliğini sağlamak konusunda titiz olmalıdır. İkinci çocukluk-okul dönemi 6 yaşından sonra çocuk okul dönemine başlar ve ergenliğe kadar olan dönemi kapsar. Hayatında yakın çevresi haricinde, ana sınıfı ve hazırlık sınıfından sonra daha fazla disiplinin yer aldığı öğretmen ve sınıf kavramları yer almaktadır. Bu dönemde hareket becerileri gelişimi sürdürür. Kelimeleri daha iyi telaffuz eder, kelime dağarcığı artmaya başlar, sözel ifade yeteneği ve matematik becerileri gelişir. Okuma becerisi kazanır, neden sonuç ilişkilerini kavrar ve kendi çıkarımlarını yapabilir, olayları öncesi ve sonrası olarak değerlendirir. Düşünce yapısı gelişir ve daha eleştirel olabilir. Duygularının farkına varır, az çok ifade edebilir, duygusal davranabilir. Arkadaş ilişkileri önemli olup, güçlü bağlar kurar, genelde hemcinsleri ile iletişim kurma eğilimindendir. Kurallar, adalet duygusu, toplumsal değerleri anlar ve uymaya çalışır. Kazanma ve beğenilme duyguları gelişmiştir, özgüveni oluşur. Kendini geliştirmeye çalışır, davranışlarındaki olgunluk ve nezaket artar, kendine daha çok önem verir. Benlik duygusu gelişerek, aile ile mesafesi artabilir. Kendi standartları ve kuralları oluşur. Giderek daha meraklı, daha ciddi, daha iş birlikçi, daha paylaşımcı ve daha güvenli olur. Dönemin sonlarına doğru, ergenliğin yaklaşmaya başladığına dair işaretler veren beden değişimlerini fark etmeye başlar. Beden imajı ve yeme alışkanlıklarıyla ilgili problemler bazen bu dönemde başlayabilir. Fiziksel gelişim açısından kızlar erkeklerin önünde yer alabilir. Bu dönemde aile çocuğa özgüvenini, kişiliğini, becerilerini ve zevklerini geliştirecek, sorumluluk üstlenecek, saygı ve güvenini artıracak tüm desteği vermelidir. Dönemin sonuna doğru ergenlik başlamadan önce ergenlikle ilgili gerekli bilgilendirme ve eğitimi vermek, çocuğun bu döneme hazırlanmasında da çok önemlidir. http://www.halksagligi.hacettepe.edu.tr/diger/toplumayonelik/saglamcocuk.pdf http://www.aep.gov.tr/wp-content/uploads/2012/10/01_01_hayatin_ilk_ceyregi.pdf

Kategoriler
çocuk sağlığı

Çocuklarda Ruh Sağlığı

Çocuklarda Ruh Sağlığı Çocuklarda Ruh Sağlığı Nedir? Çocuklukta ruh sağlığı; gelişimsel ve duygusal açıdan önemli noktalara ulaşma, sağlıklı sosyal beceriler geliştirme ve problemlerle karşılaşıldığında onlarla başa çıkabilme becerisini ifade etmektedir. Ruhsal olarak sağlıklı yetişen çocuklar, iyi bir yaşam kalitesine sahip olup evde, okulda veya içerisinde yer aldıkları toplumda iyi bir işlev görmektedir. Çocuklarda Görülen Ruhsal Bozukluklar Ne İfade Etmektedir? Çocuklarda görülen ruhsal bozukluklar; çocukların tipik olarak öğrenme, davranış ya da duygularını ele alma biçiminde görülen ciddi değişikliklerin yol açtığı sıkıntıları ifade etmektedir. Birçok çocuk zaman zaman korku, endişe veya yıkıcı davranışlar gibi problemlerle karşılaşmaktadır. Semptomlar şiddetli ve kalıcıysa ve aynı zamanda çocuğun okul, ev veya oyun aktivitelerine engel oluyorsa, bu durum ruhsal bir bozukluğun işareti olabilir ve yakından takip edilmelidir. Çocuklarda Görülen Ruhsal Bozuklukların Semptomları Nelerdir? Çocuklar büyüdükçe zaman içerisinde ruhsal bozuklukların belirtileri de değişmekte ve çocuğun nasıl oynadığı, öğrendiği, konuştuğu, hareket ettiği veya çocuğun duygularını nasıl ele aldığı ile ilgili durumları da içerebilmektedir. Semptomlar genellikle erken çocukluk döneminde başlamaktadır, ancak bazı bozukluklar gençlik döneminde de gelişebilmektedir. Teşhis genellikle okul yıllarında veya bazen daha erken yaşta yapılmaktadır. Bununla birlikte, ruhsal bozukluğa sahip bazı çocuklarda, bu durumla ilgili bir tanı konmamış da olabilir. Çocuklarda Hangi Ruhsal Bozukluklar Görülmektedir? Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) Nedir? Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu çocukluk çağında en sık görülen nöropsikiyatrik bozukluklarından biridir. Genellikle çocukluk çağı bozukluğu olarak bilinmesine rağmen ergenlik ve yetişkinlik döneminde de devam edebilmektedir. Dünyada tüm çocuk ve ergenlerin %8-12’sini etkilemektedir. Erkek çocuklarda kızlara göre 3-9 kat daha fazla görülmektedir. Çocuklukta görülen DEHB’nin belirtileri ergenlikte %50-80, erişkinlikte ise %30-50 oranında devam etmektedir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklar konsantre olmakta ve davranışlarını kontrol etmekte zorlanabilir veya aşırı hareketli olabilirler. Tedavi edilmediği durumlarda çocuklarda zihinsel potansiyellerin yeterince kullanılamaması, yaşam boyu süren ciddi ruhsal, akademik ve sosyal sorunlar yaşanması gibi sonuçlar görülebilir. Özgül Öğrenme Güçlüğü Nedir? Özgül öğrenme güçlüğü, çocukların zekâ kapasitelerinin normal ya da normale yakın olmasına rağmen kendilerinden beklenen akademik performansı göstermekte zorlandıkları durum olarak tanımlanmaktadır. Görsel, işitsel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönlerden belirgin bir problemi olmayan çocuklar okul hayatının başlaması ile birlikte okuma-yazma, kendini ifade etme ve aritmetik alanların bir ya da birden fazlasında sorun yaşayabilmektedir. Bu sorunlar çocukların okul başarılarına engel olmanın yanı sıra örgün öğretimde zorlanmalarına, kendini yaşıtlarından farklı hissetmelerine, anne-baba ve öğretmenleri ile ilişkilerinde sorunlar yaşamalarına yol açabilmektedir. Ayrıca çocukların kimlik gelişimlerini olumsuz etkileyebilmekte ve çocukların ruhsal sağlığını olumsuz etkileyerek çeşitli ruhsal bozuklukların gelişmesine neden olabilmektedir. Endişe ve Depresyon Nedir? Çocukların birçoğu çeşitli korkulara ve endişelere sahiptir ve bu nedenle zaman zaman kendilerini üzgün ve umutsuz hissedebilirler. Çocuklar gelişim çağındayken güçlü korkular ortaya çıkabilir. Örneğin, yürümeye yeni başlayan çocuklar, kendilerini güvende hissetseler bile, ebeveynlerinden uzak olma konusunda endişe duyabilmektedirler. Korku ve endişe çocuklarda tipik bir davranış olsa da sürekli veya aşırı korku ve üzüntü durumları endişe veya depresyondan kaynaklanabilir. Semptomlar öncelikle düşünce ve duyguları içerdiğinden, içselleştirme bozuklukları olarak da adlandırılmaktadır. Tourette Sendromu Nedir? Tourette Sendromu sinir sisteminin bir bozukluğudur. Bu sendrom insanlarda “tiklerin” oluşmasına neden olmaktadır. Tourette Sendromunun semptomları genellikle 5 ila 10 yaşlarındayken başlar. İlk belirtiler genellikle baş ve boyun bölgesinde meydana gelmektedir. Tikler genellikle stresli veya heyecan verici zamanlarda daha kötüleşir ancak kişi sakin bir haldeyken veya bir aktiviteye odaklandığında iyileşme eğilimi göstermektedir. Çocuklarda Görülen Ruhsal Bozuklukların Tedavisi Mümkün Müdür? Çocukluk çağında görülen ruhsal bozukluklar çoğunlukla tedavi edilebilmekte ya da yönetilebilmektedir. Bu konuda en güncel tıbbi verilere dayanan birçok tedavi seçeneği bulunmaktadır. Bu nedenle ebeveynler, doktorlar, çocuğun tedavisine katılan öğretmenler, terapistler ve diğer aile üyeleri gibi kişilerle yakından çalışmalıdır. Çocuğun başarıya yönlendirmesinde mevcut tüm kaynaklardan faydalanmak, ebeveynlere, sağlık profesyonellerine ve eğitimcilere yardımcı olacaktır. Referanslar:

Kategoriler
çocuk sağlığı

Çocuklarda aşılar

Çocuklarda Aşılar Aşı Nedir? İnsan ve hayvanlarda hastalıklara sebep olabilen virüs, bakteri gibi mikroorganizmaların hastalık yapma karakterlerinden arındırılarak ya da bazı mikroorganizmaların salgıladığı zehirlerin etkilerinin ortadan kaldırılmasıyla geliştirilen biyolojik maddelere aşı denir. Aşılar hastalıkları önlemenin en etkili yöntemlerinden biridir. Aşının Yararları Nelerdir? Aşılar günümüzde tüm dünyada birçok hastalık, engellilik ve ölüm oranlarını çok ciddi oranda azaltmaktadır. Aşılarla kazanılan bağışıklıktaki temel amaç; toplumda, özellikle bebek ve çocuklarda aşı ile önlenebilir hastalıkların ortaya çıkışını engellemek, dolayısıyla bu hastalıklardan kaynaklanan ölümlerin ve sakatlıkların önüne geçmektir. Sağlıkla ilgili kazanımlarının yanı sıra; ekonomik ve sosyal kazanımlar da aşılama programlarının başarısı olarak değerlendirilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamasına göre aşı, dünya genelinde, en temel insan haklarından biri olan temiz su erişiminden sonra enfeksiyon hastalıklarından korunmada en etkili yoldur. Aşılar günümüzde kızamık, çocuk felci, tetanoz, difteri, menenjit, tiroid ve serviks kanseri dahil olmak üzere 25’ten fazla sakat bırakan ya da hayatı ciddi şekilde tehdit eden hastalığa karşı koruma sağlamaktadır. Aşı Hastalıklardan Nasıl Korur? Aşılar bağışıklık sistemimizin virüs ve bakteriler gibi hastalık yapıcı mikroorganizmaları tanımalarını sağlar. Aşıların içeriğinde vücuda zarar vermeyecek şekilde zayıflatılmış mikroorganizmalar ya da mikroorganizmaların bazı bölümleri bulunmaktadır. Vücut bu şekli ile kendisine zarar vermeyen mikrop ya da toksinleri tanır ve onlara karşı bir savunma yöntemi geliştirir. Böylece gerçek mikropla karşılaşıldığında da bu yöntemle savaşır ve kişi hastalığa yakalanmaz. Bu kişi artık o hastalığa karşı bağışıklık kazanmıştır. Bağışıklama, aşıyla önlenebilir hastalıkların ve ölümlerin önlenmesi açısından en önemli toplum sağlığı müdahaleleri arasında yer almaktadır. Aşı ile Önlenebilir Hastalıklar Nelerdir? Ülkemizde Uygulanan Çocukluk Dönemi Aşıları Hangileridir? Sağlık Bakanlığı tarafından ülkemizde uygulanan çocukluk dönemi aşı takvimine göre, aşıların büyük çoğunluğunun ilkokul çağından önce tamamlanması gerekmektedir. İlkokul 1. sınıfa gelindiğinde karma aşı ve KKK (kızamık-kabakulak-kızamıkçık) aşılarının tamamlanması gerekirken, ortaokulda tetanoz ve difteri aşılarının yapılması gerekmektedir. Aşılar Güvenli Midir? Aşılar son derece güvenilir biyolojik ürünlerdir. Üretim ve dağıtım aşamalarında çok sıkı kontrolden geçmektedirler. Ülkemizde kullanılan tüm aşılar Dünya Sağlık Örgütü, EMA, FDA gibi dünyaca kabul görmüş otoritelerce ya da Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından ruhsatlandırılmış, Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerilen ve onaylanan GMP (İyi Üretim Prosedürleri) kurallarına uygun üretilmiş aşılardır. Üretilen her bir seri için gerek üretici gerek üretilen ülke resmi makamlarınca ayrıntılı analiz ve testler yapılmaktadır. Satın alınan aşı ve anti-serumların zararsızlık ve etkinlik analizleri ve uygunluk testleri Sağlık Bakanlığı bünyesinde Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu kontrolünde bulunan ulusal referans laboratuvarı İlaç Biyolojik ve Tıbbi Ürünler Laboratuvarı tarafından deneyimli personel ve gelişmiş cihazlar ile yapılmaktadır. Uygulanan tüm aşı ve anti-serumlar analizlerden geçmiş ve güvenilirdir. Analizden geçmeyen aşılar iade edilmekte ve yerine başka bir seriden aşı istenmektedir. Referanslar:

Kategoriler
çocuk sağlığı

Bebek Sağlığı

Bebek Sağlığı Bebeklik dönemi doğumdan sonra 2 yaşına kadar olan süreci içermekte olup, birinci yaş bu dönemin önemli bir dönüm noktasıdır. İlk yaştan sonraki dönemde çocuk kendi başına hareket edebilmeye ve kendini ifade edebilmeye başlar. Bu dönemde ailenin desteği olmadan yapabilecekleri artmaya başlar ve toplum içinde birey olarak kendini ifade edebilir. İlk bir yaş bebeğin yaşamında en hızlı geliştiği ve büyüdüğü dönemdir. Doğum sonrası yaşamın başladığı dönemde, dünyaya gelen insanoğlu ebeveynleri tarafından yakın bakım ve korunmaya ihtiyaç duyar. Bebeğin ilk yılı, gelecek yıllardaki sağlıklı yaşamı için çok önemli olup, fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal olarak ilk bir yaşta bebek hızla gelişir ve ebeveynlerin bu gelişimi desteklemesi ve takip etmesi gerekir. Bu destek için de bebeğin her alandaki gelişim basamaklarının biliniyor olması önemlidir. Gelişim aşamaları, beslenme, uyku ve sağlık gibi alanlarda bilgi sahibi olmak anne ve babanın kendine güvenini artırır ve bakımı kolaylaştırır. Anne baba için uzman ve bilgi sahibi kişiler tarafından çocuğun gelişiminin takibi ve kontrollerinin yapılması ve gerektiğinden danışılacak kişi ve kurumlara rahat ulaşabilmek önemlidir. Bebeğin sağlık ile ilgili kontrolleri doğumdan hemen sonra başlar. Yenidoğan muayenesi doğumsal hastalıkların tespiti, fiziksel sağlık durumunun kontrolü ve ilk ihtiyaçların giderilmesi için hemen yapılır. Bebeğin sağlıklı gelişimi için ayına veya yaşına uygun beslenmesi, uyku düzeninin iyi olması, kendini güvende ve mutlu hissetmesi doğduğu andan itibaren ailesinin ona sağlaması gereken desteklerin başında gelir. Bebeğin sağlıklı gelişimi için koruyucu hekimlik çok önemli olup, hastalıklardan korunmak için gerekli aşılar mutlaka sağlık kurumu veya aile sağlığı merkezlerinde yapılmalıdır. Bu aşılar ülkemizde de diğer ülkelerde olduğu gibi belli bir politika, kurallar ve belirlenmiş takvimler doğrultusunda yapılmaktadır. Aile hekimleri tarafından verilen tüm destek ve bağışıklama için yapılan aşılar ücretsizdir. Sağlıklı bebeğin takibi ne sıklıkta olmalıdır? Sağlıklı bebeğin takibi ve aşıların zamanında yapılması için belirlenmiş izlem zamanları olup, bu izlemler doğumda muayene ile başlar. Yaşamın ilk bir yılında izlemler genelde aşı takvimine paralel planlanmış olup, doğum sonrasındaki ilk 10 gün içinde, 15. gün, 41. gün, 2. ay, 3. ay, 4, ay, 6. ay, 9. ay ve 12. ayda kontrollerin yapılması gerekir. 12. aydan sonraki kontroller 6 aylık sıklıklarla yapılmalıdır. Bu izlem zamanlarında bebeklik döneminde bağışıklama için tüm aşıları yapılır. Sağlıklı bebek için beslenme planı nasıl olmalıdır? Anne sütü bebeğin beslenmesi için en değerli gıdadır. Aile için ekonomik ve pratiktir, bebek için de tüm temel ihtiyaçlarını yeterli miktarda barındırır. Doğumdan sonraki ilk süt, bebek için yüksek koruyuculuğa sahip tüm bağışıklık hücrelerini içerir ve bunun anneden alır.  Bebeklerde ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenme yeterli olup, hiçbir ek gıdaya ve suya ihtiyaç yoktur. Anne sütü ile birlikte 6. aydan itibaren ek besinlere başlanmalı ve bu konuda mutlaka uzman desteği alınmalıdır. Bebeğin iki yaşına kadar ek besinler ile birlikte anne sütü alması tavsiye edilmektedir. Annenin sütünün olmadığı durumlarda hekim yönlendirmesi ile bebek için ihtiyacı olan besinleri içeren, yaşına uygun, anne sütüne en yakın formül süt kullanımı önerilmektedir. Formül süt kullanımında ek gıdalara daha erken dönemde başlanabilir. Bebeklik dönem çocukların en hızlı büyüyüp, geliştikleri dönemdir. Bebeğimin duyusal, fiziksel, motor ve öğrenme ile ilgili gelişimi normal mi? Anne-babaların çocukları ile geçirdikleri ilk iki yıl kendilerine en çok sordukları soru budur. Dünyaya geldikten sonra bebeklerin fiziksel, sosyal, duysal ve duysal gelişimleri ve değişimler günü gününü tutmaz ve her geçen gün öğrenme süreci devam eder. Bu gelişim ile bebeğin kendi ve etrafı ile ilgili etkileşimi ve iletişimi artar ve onu sosyal bir insan haline getirir.    Sağlıklı gelişen çocuklar için belli başlı temel beceriler belirli zaman dilimleri içinde gelişir, bu becerilerin zamanında gerçekleşmemesi bazı hastalıkların  erken habercisi olabilir. 0-3 aylık bebeklerin gelişimi; Fiziksel becerileri; Karnının üstüne yatırıldığında baş ve göğsünü yükseltir, gerinir ve tekme atar, ellerini açar ve kapatır, elini ağzına götürür, oyuncakları kavrar ve sallar. Sosyal gelişimler; Sosyal gülümseme geliştirmeye başlar, insanlarla oynamayı sever, iletişimi başlar, yüz ve vücudu daha hareketlidir, bazı hareket ve ifadeleri  taklit eder. Duysal gelişimler; Hareketli nesneleri takip eder, nesneleri ve insanları uzaktan tanır, ellerini ve gözlerini koordineli kullanmaya başlar, tatlı kokuları tercih eder, yumuşak davranışları kaba davranışlara tercih eder. 4-7 aylık bebeklerin gelişimi; Fiziksel beceriler; Vücudunun iki tarafına da dönebilir, destekli veya desteksiz oturabilir, bacaklarındaki ağırlığı destekler, tek eli ile uzanır, nesneleri elinden eline aktarabilir. Sosyal beceriler; Sosyal oyunlardan hoşlanır, aynadaki görüntüsü ile ilgilenir, duygu ifadelerine yanıt verir, sık sık neşeli ve keyifli gözükür. Öğrenme becerileri; Gizlenmiş nesneleri bulabilir, elleri ve ağzı ile keşfetmeye başlar, nesnelere ulaşmak için çaba harcar. 8-12 aylık bebeklerin gelişimi; Fiziksel beceriler; Yardım almadan oturma pozisyonuna geçer, karnının üzerinde yatıyorken ileri doğru atılır, emeklemeye, el ve dizlerinin üstünde durmaya başlar, oturma pozisyonundan emekleme pozisyonuna kendisi geçer, ayağa kalkabilir, mobilyalara tutunarak yürüyebilir. Sosyal beceriler; Yabancılara karşı utangaç veya endişeli yaklaşır, ebeveynlerinin arkasından ağlar,  oyun sırasında insanları taklit eder, insanları ve oyuncakları tercih etmeye başlar, ebeveynlerin tepkilerini test eder, kendini eliyle beslemeye başlar. Öğrenme becerileri; Nesneleri farklı şekillerde araştırır, gizli nesneleri kolayca bulur, görüntüleri tanır, isimleri ile bulabilir, hareketleri taklit eder, nesneleri doğru kullanmaya başlar. 12-24 aylık bebeklerin gelişimi; Fiziksel beceriler; Tek başına yürüyebilir, tek başına yemek yemeğe başlayabilir, alet kullanımı gelişmiştir, yürürken aynı zamanda oyuncakları ile oynayıp onları yanında veya arkasında sürükleyebilir, koşmaya başlar, sessiz durmaya başlar, tuvalet alışkanlığı edinebilir, topa vurmaya ve topla oynamaya başlar. Sosyal beceriler: Başkalarının davranışlarını taklit eder, kendini birey olarak görüp farklılıkları ayırt etmeye başlar, diğer çocukların birliktelikleri ilgisini çeker ve onlarla birlikte olmak konusunda heveslidir. Kognitif beceriler; Oldukça iyi saklanmış nesneleri bulabilir, şekil ve renkleri tanır ve sıralayabilir, hayal ve uydurma oyunlar yaratıp oynayabilir. Bebeklerinin fiziksel gelişimlerini ve becerileri görmek anne-babayı çok mutlu eder ve bazen bunlar unutulmaz anlar olarak akıllarda kalır. İlk iki yaş çocuğun gelecekte sağlıklı ve sosyal bir insan olması için tüm temellerin atıldığı dönemdir.   https://www.healthychildren.org/English/ages-stages/baby/Pages/default.aspx https://sagligim.gov.tr/bebek-anasayfa

Kategoriler
sağlığa tıkla

Kaç saat uykuya ihtiyacımız var?

Kaç saat uykuya ihtiyacımız var? Kaç Saat Uykuya İhtiyacımız Var? Yaşa Göre Uyku Süreleri ve Kaliteli Uykunun Sırları Uyku, fiziksel ve zihinsel sağlığımız için su içmek ve nefes almak kadar kritik bir ihtiyaçtır. Ancak kaç saat uyumalıyız? Bu sorunun cevabı yaşa, yaşam tarzına ve bireysel ihtiyaçlara göre değişir. İşte bilimsel verilerle desteklenmiş ideal uyku süreleri ve kaliteli uyku için pratik öneriler. (Kaynak: National Sleep Foundation) Yaş Grubu Önerilen Uyku Süresi Kabul Edilebilir Aralık Yenidoğan (0-3 ay) 14-17 saat 11-19 saat Bebek (4-12 ay) 12-16 saat 10-18 saat Yürümeye Başlayan (1-2 yaş) 11-14 saat 9-16 saat Okul Öncesi (3-5 yaş) 10-13 saat 8-14 saat Okul Çağı (6-13 yaş) 9-11 saat 7-12 saat Ergen (14-17 yaş) 8-10 saat 7-11 saat Yetişkin (18-64 yaş) 7-9 saat 6-10 saat 65+ Yaş 7-8 saat 5-9 saat Not: Bazı insanlar genetik olarak “kısa uyuyucu” (6 saatle yetinen) veya “uzun uyuyucu” (10 saat gerektiren) olabilir. Ancak bu nadir görülen bir durumdur.  “Sabahları yorgun uyanıyorum, neden?”→ Uyku apnesi, demir eksikliği veya derin uyku evresinin yetersizliği nedeniyle olabilir. “Kaç saat uyuduğumu nasıl ölçebilirim?”→ Akıllı saatler veya Sleep Cycle gibi uygulamalar kullanın. “Uyku hapları güvenli mi?”→ Sadece doktor kontrolünde ve kısa süreli kullanılmalıdır.